AYM’den işe iade davasındaki süreye dair kritik karar

Anayasa Mahkemesi, işe iade davasında dava açma süresinin hatalı tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararda mahkemenin süre tespitini hatalı yaptığına yer verildi.

aym

Anayasa Mahkemesinin işe iade davasında dava açma süresiyle ilgili kritik kararı 18 Temmuz 2024 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Kararda, Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı’nın düzenlendiği tarihten sonra, iki haftalık sürenin son günün Kurban bayramı tatiline denk geldiği için takip eden ilk iş günün esas alınması gerektiğine dikkat çekildi.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EKREM ECE BAŞVURUSU
Başvuru Numarası : 2020/13187
Karar Tarihi : 2/5/2024
: Basri BAĞCI : Engin YILDIRIM Rıdvan GÜLEÇ Kenan YAŞAR Ömer ÇINAR : Osman KOD AL : Ekrem ECE : Av. Nurullah ÖNER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işe iade davasında dava açma süresinin hatalı tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/3/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir ömeği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VEOLGULAR
6. Başvuru foımu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığında işçi olarak çalışırken, gözaltına alındığı Ve işe devam etmediği gerekçeleriyle başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu, zorunlu arabuluculuk başvurusunda bulunmuş; 10/8/2018 tarihli tutanakla başvurucu ile işveren arasındaki arabuluculuk görüşmeleri anlaşamama ile sonuçlanmıştır.
8. Başvurucu 27/8/2018 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (iş mahkemesi sıfatıyla) işe iade davası açmıştır. Mahkeme süre aşımı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Davacının arabulucuya başvurduğu ve arabuluıculuk son tutanağının 10.08.2018 tarihinde düzenlendiği, davanın ise 27/08/2018 tarihinde açıldığı dikkate alındığında 7036 sayılı kanunda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğinin düzenlendiği iş bu davanın 2 haftalık süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
9. Başvurucu; dava açma süresinin son gününün resmî tatil günü olan Kurban Bayramı’na denk geldiğini, bu nedenle davayı resmî tatilin bittiği tarihten sonraki ilk iş günü olan 27/8/2018 tarihinde açtığını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi istinaf başvurusunu reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Davacının arabuluculuk son tutanağının 10.08.2018 tarihinde düzenlendiği, davanın ise 27/08/2018 tarihinde açıldığı dikkate alındığında 7036 sayılı kanunda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğinin düzenlendiği iş bu davanın 2 haftalık süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından davacının istinafı yerinde görülmemiştir.
10. Nihai karar, başvurucuya 19/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 16/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
Â. Ulusal Hukuk
11. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 20. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.
H
12. 30/1/1950 tarihliye 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu’nun 15. maddesi
şöyledir:
“Bu Kanunda sarahat buîunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.”
13.12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 118. maddesi
şöyledir:
“(I) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir.
(2) Dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.”
14. 6100 sayılı Kanun’un 93. maddesi şöyledir:
“(1) Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.”
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi
15. Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar … konusunda karar verecek olan,… bir mahkeme tarafından… görülmesini isteme hakkına sahiptir…”
2. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi İçtihadı
16. Sözleşme’de açıkça yer almasa da Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkını adil yargılanma hakkının en. temel unsurlanndan biri olarak nitelendirmektedir (Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No; 32555/96/ 19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan [BD], B. No: 36760/06, 17/1/2012, § 229). AİHM, mahkemeye ulaşmayı aşın derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkım İhlal edebileceğini vurgulamaktadır (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §36).
17. Bununla birlikte AİHM; dava açma ya da kanun yollarına başvuru İçin belli sürelerin öngörülmesini, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak kabul etmekte ve mahkemeye erişim hakkına aykmlık oluşturmayacağım belirtmektedir (Perez de Rada Cavanilles/İspanya, B. No: 28090/95, 28/10/1998, § 45). Ne var ki öngörülen süre koşullarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamaları söz konusu olduğunda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir (Osu/îtalya, B. No: 36534/97,11/7/2002, §35).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun iddiaları
19. Başvurucu, dava açma süresi olan iki haftalık hak düşürücü sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihinin resmî tatil günü olan Kurban Bayramı’na denk geldiğini, 25/8/2018 ve 26/8/2018 tarihlerinin de hafta sonu olması sebebiyle davayı 27/8/2018 tarihinde açtığını belirtmiş, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
21. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet ŞerifAy (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa’nın 36, maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alman adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme’yi yorumlayan AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakun Özel SağhkHiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (AYM, E.2013/40, K.2013/139, 28/11/2013).
25. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmüştür.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızm yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullan yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aylan olmaksızın Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
28. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,6/2/2014, § 60).
29. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa’da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tarayan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyolve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510,18/10/2017, §56).
30. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği ölçüde hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, 1A. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 201.4/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048,29/1/2020, § 29).
31. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinde, iş sözleşmesi feshedilen işçinin fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, îş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorunda olduğu, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceği öngörülmüştür.
32. 6100 sayılı Kanun’un 92. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; süre hafta, ay, yıl olarak belirtilmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içinde karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği, 93. maddesinde de sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceği düzenlenmiştir.
33. 17/3/1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 2. maddesinde de resmî ve dinî bayram günleri ile yılbaşı günü, 1 Mayıs ve 15 Temmuz gününün genel tatil günleri olduğu belirtilmiş, Kurban Bayramının da dinî bayram günlerinden olduğu hükme bağlanmıştır.
34. Başvurucunun işe iade talebiyle açtığı davada Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı’nın düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık dava açma süresi içinde işe iade davası açılmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
35. Somut olayda başvurucunun işe iade davasını Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı’nın düzenlendiği 10/8/2018 tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde açması gerektiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucu iki haftalık sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihinin resmî tatil olan Kurban Bayramı’nın son gününe rastlaması, 25/8/2018 ve 26/8/2018 tarihlerinin de hafta sonu olan cumartesi ve pazar günlerine denk gelmesi sebebiyle tatili takip eden ilk iş günü olan 27/8/2018 tarihinde dava açmıştır. Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesinin dava açma süresini hesaplarken hak düşürücü sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihini iş günü olarak tespit ve kabul ettiği görülmüştür. Söz konusu bu kabulün sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceğini belirten düzenlemeye açıkça aykırı olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla başvurucunun açmış olduğu işe iade davasının süre aşımından reddedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’mn 36. maddesinde güvence altına alman adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VL GİDERİM
37. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK],B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39, İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDÎLEBÎLÎR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alman adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/1390, K.2018/1601) GÖNDERİLMESİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Exit mobile version